Amerika’da sinemanın yaratıcısı Lumiere kardeşler, Paris’te yaşamlarını sürdürdükleri sırada açtıkları bir salonla sinema sektörüne ilk adımı attılar. 1900’lu yılların başında Los Angeles’te bir salon daha açan Lumiere’ler içinde bulundukları yılların etkisiyle Los Angeles’i Amerika’nın film merkezi olmasını sağladılar. Sanayileşme yolunda çok hızlı ilerleyen Amerika sinema endüstrisinde de rakiplerinin önüne geçmek suretiyle konusunda lider bir konuma gelmiş oldu. Kısaca bu Amerika’nın sinema devriminin başlaması demekti. Amerikalıların 1903 yılında çektiği ilk filmlerden olan ‘The Great Train Robbery’- (Büyük Tren Soygunu) adlı film 10 dakika sürmesine rağmen izleyicilerde büyük hayranlık uyandırdı.
Bu filmin gösteriminden sonra harekete geçen diğer dünya ülkeleri çeşitli versiyonlarda film çekti. Artık bu etapta sinema endüstrisi sadece Amerika’nın tek hâkimiyetinde kalmaktan çıktı. Birinci Dünya Savaşı’na kadar yürüyen süreçte sinema endüstrileri faaliyetlerini hızla sürdürdü ve alanında serbest bir pazarın ortaya çıkmasına neden oldu. Filmlerin hepsi sessiz olarak çekildi. Sessiz çekilen filmler kitlelerin ilgisini çekmeyi başardı. İlerleyen sinema sektörü 1940’lı yıllarda Hollywood’u dünya sinemasının odak noktası olarak pek çok yapıma imza attı. Sesli film tekniği bu yıllarda atak yaparak kaliteli filmlerin üretilmesine sahne oldu.
Hollywood sinemasının getirdiği zarafet ve estetik içeren sinema tarzını ortaya çıkardı. Bugün ve geçmişte yaşanmış olduğu üzere dışarıdan ideolojik mesajlar vermeyen tarzda yapımları içerir. Avrupa ülkelerinin birçok sineması büyük krize düşmesine karşın Amerikan sineması uluslar arası pazarlarda değer kazandı. John Ford, Charlie Chaplin, King Vidor gibi Amerikan yönetmenler yaptıkları filmlerle dünyadaki film piyasalarını elinde tutmayı başardı.
Piyasalardaki kıya sıya yaşanan rekabet bir yana Metro ve Goldwyn gibi Amerika’da gelişmiş film şirketleri güçlerini birleştirmiştir. Paramount Pictures, First Natıonal gibi yapım şirketleri sinema endüstrisi alanında önemli kuruluşlar haline gelmiştir. Paramount 9 büyük stüdyoyu bünyesinde barındıran bir film şirketiydi. Hollywood’daki ilk stüdyo bir depo olmuştur. Daha sonraları profesyonel stüdyo 1915 yılında Unıversal Film şirketi tarafından kurulmuştur. Kısa sürede bu stüdyoların devamı United Artist, Colombia Pictures, Warner Brothers şirketleri tarafından oluşturulmuştur. 1920’li yılların sonlarına gelindiğinde MGM, 20th Century Fox adı altında büyük stüdyolar kurulmuştur.
Charlie Chaplin’in yarattığı (Charlot/Şarlo) tiplemesi dünya çapında ün kazanmış, bundan iki yıl sonra Amerika’nın tanınmış şahsiyetleri arasında yer almıştır. 3.Dünya Savaşının bitmesiyle birlikte televizyonun yaygınlaşması nedeniyle sinema durgunluk devri yaşadı. O dönemde yapılan bazı filmler Frank Capra tarafından çekilen “Neden Savaşıyoruz”, John Ford’un yapımcılığını üstlendiği “Gazap Üzümleri”, Tay Garnett tarafından çekilen “Postacı Kapıyı İki Kez Çalar” adlı yapıtlardır.
1950’li yılların unutulmayan yapıtları arasında ünlü yönetmen Elia Kazan’ın New York’ta rıhtım gangsterlerinin yaşam biçimini anlatan “Rıhtımlar Üzerinde”, Alfred Hitchcook tarafından yönetilip çekilen “Sapık” adlı filmler adlarını bu döneme altın harflerle yazdıran filmler olmuştur. Televizyonun başlamasıyla birlikte yeni cam ekrana duyulan ilgi sinema merakını söndürmüştür. Film yapımcıları televizyonun üstün çıkışı karşısında yeni film teknikleri ile 3 boyutlu filmler üreterek sinema izleyicilerini salonlara çekmeye çalıştılar. Teknolojinin getirdiği fırsatları kullanarak yeni yapımlar ürettiler. Burada da beklenen başarının sağlanamaması neticesinde büyük boyutlu görüntü olan Sinemaskop tekniğine geçildi. Bu sistem sinema seyircilerinin sinema salonlarına tekrar dönme başarısını sağladı. Sinemaskop teknikleriyle “On Emir” ve “Ben Hur” filmleri çekildi. Daha sonra bu teknikle western filmleri ve müzikal filmler yapılmıştır. Değişik akımlarda çekilen filmler kısa zamanda genç izleyicilerin beğenisini kazandı.
Sinema yönetmenleri arasında rekabet artmış, Arthur Penn tarafından çekilen “Bonnie ve Clyde”, Steven Spielberg tarafından yönetilen “Jaws” ve “E.T”, Stanley Kubrick’in yönettiği “Uzay Yolu Macerası” vb. filmler gişe rekorları kırdı. Ancak bu filmler çok yüksek maliyetli filmlerdi.
Yorumlar
Yorum Gönder